Obezite Dünya’da en sık
karşılaşılan beslenme sorunudur. Her sene
çocuklar arasında görülme oranı artmakta ve saptanma yaşı azalmaktadır. Dünya
Sağlık Örgütü de bu soruna dikkat çekmekte ve “Global Epidemi” yani “Tüm Dünya’da
Salgın” olarak tanımlamaktadır.
Obezite subjektif bir tanımlama
değildir. Çocuğun boy ve kilosu ölçüldükten sonra hesaplanan vücut kitle indeksi
değerinin, çocuğun yaşına ve cinsiyetine uygun hazırlanmış tablolarda
değerlendirilerek %95’in üzerinde saptanması obezite olarak değerlendirilmektedir.
Yine aynı oranın %90-95 arasında olması fazla kilolu olarak değerlendirilmekte
ve obezite açısından daha dikkatli izlenmeyi gerektirmektedir.
Obezitenin çok çeşitli nedenleri
olmakla birlikte %90 nedeni alınan
enerji fazlalığıdır. Geriye kalan %10
ise çeşitli hormonal, genetik ve metabolik rahatsızlıkları kapsamaktadır. Bu nedenle
obezite düşünülen çocuklarda ilk önce temel tetkikleri yapmak ve olası diğer
rahatsızlıkları gözden kaçırmamak gereklidir. Altta yatan herhangi bir hastalık saptanmaması
durumunda dahi vücutta artan yağ dokusu,
alınan fazla enerji bir süre sonra insülin metabolizmasını etkilemekte ve şeker
hastalığının öncüsü sayabileceğimiz “Metabolik Sendrom” olarak adlandırılan bir
durum gelişebilmektedir. Metabolik Sendrom, çok ciddiye alınması gereken ve
ancak uygun yaklaşım ve gerekli görülürse ilaç tedavisi ile geri dönüşü
olabilen, aksi halde şeker, tansiyon ve kolesterol sorunları yaratarak baş
edilmesi zor bir hale dönebilen bir
hastalıktır. Obez çocuklarda metabolik sendrom oranı %25’lerde, ergenlerde %30
civarındadır. Bu nedenle obezite mutlaka üzerinde durulması gereken bir
durumdur. OBEZİTE SADECE KİLO FAZLALIĞI DEĞİLDİR!
Obezite tedavisi uzun süreçli,
sabır gerektiren bir süreçtir. Bu süreçte çocuk yalnız bırakılmamalı, tüm aile katkıda
bulunmalıdır.
Yapılması gereken ilk müdahale
beslenme alışkanlıklarını düzenlemektir. Ancak bunun çocuk tarafından fazla
kilolu olmanın bir cezası olarak algılanmasını engellemek için yeni beslenme
tarzının ailecek benimsenmesi gerekir. Örneğin ekmek yemesini istemediğimiz bir
çocuğun yanında sofrada ekmek bulundurmak ve tüketmek tam da böyle bir
durumdur. Bu durum zaten obezite nedeniye psikolojik sorun yaşama potansiyeli
bulunan çocuğun sorununu daha da ağırlaştıracaktır. Bu aşamada mutlaka uzman
bir diyetisyenden yardım alınmalıdır. Çocuğun gelişimine engel olmamak için 7
yaşına kadar kilo verici değil, kilo koruyucu diyetler verilmelidir. Bu şekilde
kilosunu koruyan çocuğun, boyu uzadıkça, vücut kitle indeksi de azalmaya
başlayacaktır.
Eğer çocuk obezite nedeniyle
sosyal ortamlardan dışlanıyor ve alaya maruz kalıyorsa psikolog desteği de
düşünülmelidir. Bu şekilde dışlanan çocuk, alaylara maruz kalmamak adına kendini
sosyal ortamlardan uzak tutmaya çalışacak, bu durumda hareketsiz kalma süresi
ve obezitesinin artmasına neden olacaktır.
Obezite tedavisinin olmazsa olmaz
bir diğer ayağı ise düzenli egzersiz ve hareketsiz kalma süresini azaltıcı
önlemlerdir. Düzenli egzersiz yağ yakarak kilo vermeyi sağladığı gibi, insülin
direncini de azaltır. İnsülin direncinin azalması az önce anlattığımız
metabolik sendrom tablosunun ortaya çıkışını engeller ve düzeltir. Hareketsiz kalma
süresini azaltmak için cep telefonu/bilgisayar oynama ve televizyon izleme
süreleri toplamda gün içinde 2 saati geçmemelidir. Bunun için alınan önlemlerin
yine az önce vurguladığım gibi çocuk için ceza algısı yaratmamasına dikkat
edilmelidir.
Obezite önlenebilen bir durumdur.
Sağlıklı bir yaşam için beslenmenin daha annenin gebeliğinin başlangıcından
itibaren düzenlenmesi ve bunun doğum sonrasında da tüm aile bireyleri
tarafından bir alışkanlık haline getirilmesi, spor ve egzersizin hayatımızın
doğal bir parçası haline getirilmesi gereklidir.
Sağlıklı kalın.
bursa çocuk doktoru, çocuk doktoru, serhat özdemir
bursa çocuk doktoru, çocuk doktoru, serhat özdemir